Mazda'nın güzel modellerinden Mazda 3, 2018 model yılında makyaja uğradı. İç mekânda çok değişiklik görülmeyen araç özellikle kaput altında yeniliklerle gelecek. Yeni Mazda 3 2018, motor seçeneklerinin yanı sıra çeşitli aktif sistemlere da sahip olacak.
Dört kapılı sedan ve 5 kapılı hatchback modeli yeni model yılına geçiş yaparken Grand Touring modeli de otomatik seviye ayarlı Bi-LED ön farlara, LED gündüz sürüş farlarına ve LED arka farlara sahip olacak. Sedan modelinin Touring paketiyse artık standart olarak spoiler ekiyle gelecek.
Amerika'da satılan Touring donanım seviyesinde 186 bg (137 kW) gücünde 2.5 litrelik motor kullanılacak iken daha aşağıdaki paket Sport modeli, 156 bg (115 kW) üretebilen 2.0 litrelik motorla devam edecek. Tüm modellerde 6 ileri manuel standart olarak gelirken otomatik şanzıman opsiyonu 1,050 $ (yaklaşık 5.751,69 Türk Lirası) değerinde olacak. Grand Touring'deki 800 $'lık (4.382,24 Türk Lirası) i-Elopp adlı rejeneratif fren seçeneği ise kaldırılacak.
Düşük hızlarda otomatik acil durum freni yapan Akıllı Şehir Freni donanımı ise birçok pakette opsiyon listesinde bulunacak. İlgili haberlerde sistemin 30 km/s hıza kadar çalıştığı ve Sport modellerinde standart olduğu söyleniyor. Touring paketi ise kör nokta takip sistemi ve arka çapraz trafik uyarısı gibi donanımlara sahip olacak.
Türkiye'de Mazda 3 2018 fiyatı sedan versiyonunda 155000 TL'den, hatchback(heçbek) kasa tipinde ise 153000 TL'den başlıyor.
Elektrikli yerli otomobil ilk kez İstanbul'da bir fuarda görücüye çıktı. İşte dizaynıyla da oldukça dikkat çeken yerli otomobilin ilk görüntüleri...
İstanbul'da bir fuarda ilk kez görücüye çıkan dış dizaynı, motoru, içi, her şeyi yerli olan elektrikli otomobil işlemler yapılırsa kısa sürede satışa sunulabilecek. Yerli otomobil üreticisi Dr. Gürsel Güzel, yaptıkları yerli otomobili ilk defa görücüye çıkardıklarını belirterek şunları söyledi:
"İç tasarım, dış tasarım, mekanik tasarım bütün şasisi kaportası ve motoru yerli. Motor sürücü, elektronik donanımlar bütün kontrol üniteleri ve yazılımlar bize ait.
6.5 MİLYON DOLAR HARCANDI Motor gücü 150 kw, beygir gücü karşılığı 203 beygir. 5 yıl içinde 6.5 milyon dolar AR-GE harcaması oldu. 6 ay sonra bile seri üretime başlanabilir. Bu sertifikasyon ve prosedür işlerinden dolayı 2-3 yılı bulabilir"
FİYATI BELLİ OLDU
Elektrikli yerli otomobil TM 480'in menzilinin 400 kilometre olduğu belirtildi. TM 480i, 100 kilometrede 10 liralık elektrik harcıyor. Fiyatı ise 200 bin lira olarak açıklandı. (Kanal D HABER - Serkan Tahmaz / Kamera: Başar Günal)
Google'ın konum tabanlı arttırılmış gerçeklik oyunu Ingress, Google Play'de ücretsiz olarak mobil oyuncuların beğenisine sunulmuş durumda.
Elinizde telefonla dağ tepe koşarak savaşacağınız, dünyayı ele geçirmeye çalışacağınız bir oyun deneyimine hazır mısınız? Google, ortaklarıyla beraber Field Trip ile ilkel bir örneğini tanıttığı alternatif gerçeklik konseptinde kocaman bir adım daha attı ve kullanıcıya, annelerin bile “Çık oyun oyna da biraz temiz hava al.” diyerek destekleyeceğini tahmin ettiğimiz bir oyun sundu: Ingress.
Ingress; Google ve Niantic Labs’in birlikte hazırladığı, Android üzerinde oynanan bir alternate reality multiplayer video oyunu. Bizim için hazırlanmış hikayeyi gerçek dünyada her gün yürüdüğümüz sokaklarda; başka onlarca insanla beraber hedeflerimize ulaşmaya çalışarak, gerektiğinde koşarak, kaçarak, strateji geliştirerek oynuyoruz.
Modern ve Mistik Kurgu
Konusu oldukça keyifli; oyuna başlarken, CERN’deki bilimadamlarının Egzotik Madde (Exotic Matter, kısaca XM) adlı bir parçacık keşfettiğini, bu maddenin dünyaya bazı kapılar (portal) aracılığıyla dağıldığını ve insanların zihinlerini kontrol etmekte kullanılabileceğine inanıldığını öğreniyoruz ve bu alternatif dünyanın içinde, diğer her oyuncu gibi, bir ajan oluyoruz.
Yeryüzünde üretilmiş, keşfedilmiş her güçlü silah gibi XM için de bir savaş var ve karşımıza bu uğurda savaşan iki oluşum çıkıyor: Aydınlar ve Direnişçiler. Aydınlar, XM’in dünyaya dağılmasını ve insanlar üstünde kullanılmasını savunan reformist bir örgütlenmeyken; Direnişçiler, XM’in insanlığın temel değerlerini yok edeceğine inanan ve Aydınlar’a engel olmaya çalışan muhafazakar bir örgütlenme. Ingress kendini bize biraz tanıttıktan sonra hangi gruba dahil olmak istediğimizi seçmemize izin veriyor.
Genel Bakış
Oyun grafikleri, karanlık arkaplanda neon renklerde aydınlatılmış retro bir temelde kurulu. Oyunu tanıtan, ‘üst’lerimizden gelen mesajların iletildiği mekanik konuşmalar ve arkaplandaki ses efektleri de oyunun mistik havasını tamamlıyor. Özellikle bizim gibi hava karardıktan sonra kulaklıkları takarak ormanda oynarsanız, ses ve görüntü oldukça tatmin edici olacaktır.
Oyunda birkaç menü mevcut. Oyun ilk açıldığında karşımızda, yerimizi ve hedeflerimizi görebilmemiz için kurulmuş bir tarayıcı harita (Scanner) var. Ingress, yerimizi Wifi/data bağlantısı ve GPS yardımıyla tespit ediyor ve bizi, elli metre yarıçapında bir dairenin merkezine oturtuyor. Harita üzerindeki pusula sayesinde hedefimize ilerleyebiliyoruz ve kaç metre, ne tarafa doğru ilerlememiz gerektiğini sistem bize gerçek zamanlı olarak hatırlatıyor. Haritadan ulaşabildiğimiz OPS seçeneğinde, bize gelen son bilgilerin aktarıldığı İstihbarat Menüsü (Intel), topladığımız eşyaları gösteren Eşya (Item) Menüsü, görevlerimizi anlatan Mission Menüsü, diğer oyuncularla grup oluşturmamızı sağlayan Recruit Menüsü ve kayıt bilgilerimizi görebildiğimiz Aygıt Menüsü bulunuyor.
Bizden, ‘üst’lerimizden gelen ilk tanıtıcı mesajı okuduktan sonra tarafımızı seçmemiz isteniyor. Biz ilk oyunumuz için Aydınlar’dan olmayı tercih ettik. Tarafımızı seçtikten sonra, oyunu kavramamız için verilen alıştırma görevlerini yapmaya başlıyoruz.
Oyundaki Görevler
İlk görevimiz XM biriktirmek, oldukça kolay tamamlanıyor. Ana haritada bulunduğumuz çevredeki XM’ler parlayan küçük mor noktacıklar olarak görünüyor ve onlara doğru yürümek, biriktirmek için yeterli oluyor. Belli bir miktarda XM topladıktan sonra görevimizi tamamlamış oluyoruz.
İkinci görevimiz, bir XM kaynağı kapıyı (portal) hacklemek. Harita bize, bulunduğumuz noktaya en yakın portalı gösteriyor ve oraya ilerlememizi istiyor. Portalı, elli metrelik menzilimize girince haritada üstüne tıklayarak hackleyebiliyoruz. Burda portala olan yakınlığımız da önemli; ne kadar yakınsak, hack sırasında portaldan o kadar çok XM çıkarabiliyoruz. Hacklediğimiz portal hangi örgütlenmeyi seçtiysek onun rengini alıyor, böylece desteklediğimiz oluşum adına bir kaynak daha kazanmış oluyoruz.
Üçüncü görevimiz, bir düşman portalına XMP ile saldırmak. Harita bize en yakın düşman portalını gösteriyor, yoksa geçici olarak bir tane oluşturuyor ve oraya giderek saldırı yapmamızı istiyor. Biraz yürümek dışında bu da kolaylıkla tamamlanan bir görev.
Saldırı yaptıktan sonra portalın koruması zayıflıyor, bu durumda oranın eski sahibini dışarı atabiliyoruz ve kontrolü ele geçirebiliyoruz. Bu da dördüncü görevimiz oluyor. Deploy Resonator dedikten sonra portal tamamıyla bizim oluyor.
Tabii, görüldüğü üzere sahiplenilmiş portallar bile bizim yaptığımız şekilde karşı tarafın eline geçebiliyor. Bunun önünü almak için portallar üzerinde daha fazla çalışmamız gerekiyor. Bu yüzden, beşinci görevde, ele geçirdiğimiz portalları birbirine bağlayarak güvenliği sağlamlaştırabilmek adına hazırlık yapmayı öğreniyoruz.
Ele geçirdiğimiz portalları, altıncı görevdeki Bağlantı (Link) özelliğini kullanarak birbiriyle ilişkilendirebiliyoruz. Link, her iki portal arasındaki bağlantının adı. Eğer ki üç farklı portalı aralarında bir üçgen oluşturacak şekilde ikili ikili birbirine bağlayabilirsek, ortalarında kalan kısım Korunaklı Alan (Field) adını alıyor ve düşmanların bu alandaki portalları ele geçirmesi iyice zorlaşıyor. Yedinci ve son görevimizi de böylece tamamlıyoruz. Field’ı oluşturduğumuz portalların birbirine uzaklığının yüzlerce metre olması bile mümkün, o yüzden büyük bir alan oluşturmak oyunda değerli bir hamle.
Bütün bu giriş görevlerini tamamladıktan sonra ise oyun bizi gerçek dünyaya bırakıyor ve periyodik görevler vererek seçtiğimiz grubun yararına çalışmamızı teşvik ediyor.
Nasıl yüklerim?
Oyun şu anda beta aşamasında ve sadece davetiye ile oynanabilir durumda. Buradan Ingress’in resmi sitesine girebilir ve e-mail adresinizi bırakarak davetiye isteyebilirsiniz. Aktivasyon kodunuz geldikten sonra uygulamayı Android işletim sistemli cep telefonunuzla Google Play’den indirerek rahatlıkla oynamaya başlayabilirsiniz.
Need For Speed The Run İnceleme
Need for Speed serisi, ilk oyundan bu yana birçok değişiklik gösterdi. Yeri geldi polis kovalamacalarına karıştık, yeri geldi polis olduk, yeri geldi modifiye yaptık. Ancak görünüşe göre bu sefer Black Box farklı bir şeyler denemek istemiş.
Need for Speed: The Run'la ilk oynama şansını, geçtiğimiz aylarda yapılan FIFA 12 Türkiye Lansmanı'nda bulmuştum. Biraz zorladığımız Aral yetkilileri, orada bulunan demo diskini PS3'e takmamıza izin vermişler ve kısa da olsa bir demo oynamıştık. Ancak şimdi oyunun tamamını oynadığımızda görüyoruz ki demo sadece buzdağının suyun üstünde kalan kısmıymış. Peki ya suyun altında kalan kısmı ne kadar büyük?
Mafyadan kaçarken yarışa tutuldum
NFS: The Run bir maraton yarış oyunu aslında. Jack Rourke adındaki bir yarışçıyı canlandırıyoruz. Başı mafyayla derde giren Jack'in, bu dertten kurtulması için San Francisco'dan New York'a kadar süren bir sokak yarışını kazanması gerekiyor. Bu yarış sırasında da arkadaşı Sam ona yardım ediyor. Yarış sırasında da diğer yan karakterleri tanıma fırsatımız oluyor. Ancak hikaye o kadar detaysız ki, olmasa bile daha iyi olabilirmiş. Split/Second'da bile tam anlamıyla bir hikaye olmamasına rağmen, oyun oldukça eğlenceliydi. Black Box'un amacını kavrayabildiğimi söyleyemem. Acaba "FrostBite 2.0 motorunun her yönünden yararlanalım, karakterleri de modelleyelim" mi dediler bilemiyorum.
San Francisco'dan New York'a süren bu yarış, aslında oyunda bölüm bölüm işleniyor. Bu da tam bir uzun yol havası yaratmaktan uzaklaştırıyor. Çeşitli yarış modları mevcut. Bu modlar karışık bir sırayla geliyor. Örneğin bir bölümde bitiş çizgisine ulaşmadan belli bir sayıdaki yarışçıyı geçmeniz isteniyor. Bir diğerinde ise zamanınız bitmeden yarışı bitirmelisiniz. Battle Races adı verilen yarışlarda ise her yarışçıyı geçmeniz için size belli bir süre tanınıyor ve o süre bitmeden önünüzdeki yarışçıyı geçmeniz isteniyor. Genel olarak bu yarış modları size farklı sıralarla sunuluyor ve monoton olmaktan çıkıyorlar.
Yollarda bulurum seni
Konu ABD'yi uçtan uca geçmek olunca, karşımıza birçok farklı parkur da çıkıyor. Rocky dağlarından tutun, Chicago'nun mahallelerine, ABD'nin güneyindeki uzun düzlüklere, farklı birçok parkur NFS: The Run'da mevcut. Yarıştığınız her yerin, kendisine göre bir hava şartı ve yol tipi mevcut. Bu da farklı parkurlarda farklı araçlar kullanmanızı gerektirebiliyor. Ancak bu sadece işinizi kolaylaştırıyor. Çünkü baştan itibaren araç değiştirmeden de bu parkurların üstesinden gelmeniz mümkün.
Sadece yeteneğinize kalmış. Yollarda ilerlerken trafiğe dikkat etmeli, uçurumlardan aşağı yuvarlanmamalısınız. Eğer sert bir şekilde trafikteki araçlara çarpar, uçurumlardan yuvarlanır ya da ağaçlara kafadan girerseniz, bu kaza yapmanızla sonuçlanıyor. Kazalardan bir önceki kontrol noktasından devam etmeniz içinse 5 hak tanınıyor. Bazı bölümlerde ise yuvarlanan kayalar ve benzeri engeller aniden karşınıza çıkabiliyor. Bu da adrenalin oranını yüksek tutmak için birebir.
Bi arkadaşın blogunda gezerken okudum,paylaşayım dedim.Konu “Pes 2011 inanılmaz açık!” Açık olarak söylenen şu, "frikik kullanırken izin verilmesinden sonra rakip takımın direk frikikteki sabit topu frikiği kullanmadan oyuna sokması idi ama sanırım oyuna soktuktan sonra takım topa dokunana kadar rakip takım oynuyamıyor" muş